ABD’nin kankası ya da onların deyimiyle Suriye’deki kara gücü terör örgütü PKK/YPG/PYD’nin uyuşturucu ağını, bağlantılarını ve uyuşturucu ticaretinden nasıl nemalandığını bilmeyen yok. 1990’lı yıllardan itibaren yayımlanan pek çok Birleşmiş Milletler, NATO, ABD ile AB ülkeleri raporlarıyla bu aşağılık faaliyetleri ve elde ettikleri gelir açıkça belgelenmiş durumda.. Bunlara göre terör örgütü PKK, üretiminden dağıtımına ve Avrupa sokaklarında satışına kadar uyuşturucu ticaretinin her aşamasında rol alıyor. Almanya Başsavcılığı’nın, Avrupa’da yakalanan uyuşturucunun yüzde 80’inin PKK ile bağlantısı olduğunu ortaya koyan tespitleri var. Terör örgütü, uyuşturucu ticaretinde, siyasi amaçlı dernekleri ve deşifre olmamış teröristlerini kullanıyor, Avrupa pazarında sokak satıcılığını da organize ediyor.
Hatta Alman Der Spiegel dergisinin Aralık 1995 tarihli sayısında, PKK’nın Almanya’da 8-12 yaş arasındaki çocuklara bile sokaklarda uyuşturucu sattırdığı haberi yer aldı. Bu yolla elde ettiği yıllık 1,5-2 milyar dolar civarındaki para da silaha, bombaya çevriliyor, örgüt elemanlarının eğitimine, barınmasına harcanıyor. Kalan kara paralar da terör örgütüne
yakın iş adamları vasıtasıyla aklanıyor…
***
Yani kanlı terör örgütü PKK uyuşturucu ticaretinin de göbeğinde. ABD’nin yol vermesiyle başlarda torbacı, şimdilerde de baron olarak. Nasılı da dün konuştuğum Kaçakçılık Daire Başkanlığı Operasyon Ekipler Amirliği ve İstanbul Narkotik Polisi’nde ekipler amirliği görevlerinde bulunan Emekli Emniyet Müdürü Bülent Kılıçtepe’nin anlatıklarına göre şöyle:
PKK kurulduğu ilk yıllarda uyuşturucu işi yapan aşiretlerle (ailelerle) ideolojik yakınlıklarından dolayı destek, olmayanlardan haraç aldı. Karşılığında onların esrar ekim alanlarını koruma görevini de üstlendi. Bunu da devlet güçlerine o ekim alanların dışına çekmek için görüntü verip kendilerini takip ettirdiler veya başka yerlerde çatışmalar çıkardılar. Gayeleri güvenlik güçlerinin ekim alanlarına girmesini önlemekti. Esrarın daha sonra yurt içinde ve yurt dışında zulalı araçlarla nakliye işlerinden, yine yurt içinde ve yurt dışında sokaklarda satma konusunda kendi örgüt elemanlarından faydalandılar. Sonra elindeki terörist güruha güvenerek bölgedeki uyuşturucu baronlarına ‘sahadan çekilin’ dedi ve onların yerine geçti. Ancak daha sonrasında profesyonelleşti, uyuşturucu trafiği onun kontrolünde ‘Siz yapın, bana haraç verin’ durumuna geldi. Yani önceleri doğrudan malın üzerinde oturuyordu, şimdi ‘Sen 20 kilo mal yollamışsın, bunun şu kadarını ver’ diyor.. PKK kendine yakın kaçakçıları örgütleyerek Avrupa esrar ve eroin pazarında bu işte en üstlerinde yer alıyor. Ayrıca sentetik uyuşturucu piyasasındaki ham madde temininde ve sevkiyatında da Suriye’den ve Irak’tan giriş çıkışlarda da söz sahibi..
***
Peki ya terörde olduğu gibi (!) uyuşturucuya karşı verilen savaşın da önderi havasındaki ABD? Malum uyuşturucu kullanımı ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele amaçlı dünya çapında Drug Enforcement Administration (DEA) yapılanması var. O, PKK’nın bu işteki etkinliğini bilmiyor mu? DEA’de eğitim alan, birlikte birçok operasyona katılan Kılıçtepe’nin buna yanıtı ise şu:
“Bilmez olur mu? Şu an ABD dünyada bunları en iyi bilen ülke. Ekim tarlalarından itibaren dünyada ne kadar hektar afyon ekildiğinden tut, diğer konulara kadar hâkim. Dünyada 70 ülkede 100 den fazla büroları var. 11 bin personeli, 5 bin ajanıyla çalışır. Dünyadaki en iyi bilgiler onlardadır. Güney Amerika’dakini de bilirler, Avrupa’yı, Rusya’dakini de. Her şeyi bilirler yani.”
Niye sesini çıkarmıyor o zaman?
“ABD’nin birinci prensibi önce kendi ülkesine yönelik tehditlere karşı yapılanmıştır, sonra diğer ülkelere. PKK’nın malı da ABD’ye gitmiyor. Dolayısıyla, ABD zarar görmüyorsa Avrupa’yla ilgilenmiyor, ‘Bana ne, senin problemin’ diyor. Yoksa PKK, ABD’ye mal sokarsa anında defterini dürer onun.”
***
Kısacası ABD, terörle, teröristle mücadelede olduğu gibi uyuşturucu konusunda da her şeyi biliyor ve görüyor ama işine geldiğinde müdahale ediyor. PKK’nın Avrupa’yı alenen uyuşturucuya boğması, gençleri zehirlemesi de umurunda bile değil. Dolayısıyla terör örgütüne sahip çıkma, kollama anlamında ABD’yle aynı kafada olan, teröristlere kucak açan Avrupa ülkeleri kendi gençlerinin ölümlerine de neden oluyorlar aslında…